Cevdet Yılmaz, kanal TV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Orta Vadeli Program (OVP) ile siyasi istikrar ve güven iklimini teknik öngörülebilirlik sağlayarak desteklediklerini belirten Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın programa desteğini ortaya koyduğunu, bunun çok önemli olduğunu söyledi.
Yılmaz, OVP’yi hazırlarken ilgili tüm kesimlerle istişare yürüttüklerini hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Dolayısıyla uygulanma imkanı yüksek bir program. Niye uygulanma imkanı yüksek? Birincisi dediğim gibi arkasında siyasi irade güçlü. İkincisi toplumsal sahiplenme de oluşmuş oldu. Ben eski bir planlamacı olarak şunu size rahatlıkla ifade edebilirim.
Bir plan dokümanının son çıktısından daha önemli olan o dokümanı üretme sürecinizdir. O süreçte zaten siz birçok tartışmayı yaparsınız, konuşursunuz, bir anlayış birliği oluşturursunuz. Dolayısıyla uygulanma imkanı yüksek bir doküman ortaya koymuş olursunuz.
Bunun da yansımalarını içeride, dışarıda görüyoruz doğrusu. Genel olarak hem içeride hem dışarıda ciddi anlamda bir takdir topladı Orta Vadeli Program.
Dünya Bankası’nın 17 milyar dolar olan 3 yıllık taahhüdünü 35 milyar dolara çıkarması, Körfez ülkelerinden yine gelen olumlu tepkiler, yine yatırımcı görüşmelerinde Sayın Bakanlarımızın yaptığı toplantılardan gelen geri bildirimler diyelim ve kredi derecelendirme kuruluşlarının yaptığı birtakım açıklamalar, içeride yine iş dünyasının değişik kesimlerin yaptığı değerlendirmeler bu Orta Vadeli Program’ın görevini ifa ettiğini gösteriyor. Bundan sonra önemli olan adım adım buradaki programımızı hayata geçirmek.”
“BELİRSİZLİKLER AZALIYOR”
“Enflasyonun yönünü tekrar aşağı doğru çevirmesi ne zaman mümkün olacak?” sorusuna Yılmaz, şu yanıtı verdi:
“Şu anda bir geçiş sürecindeyiz, politikalarda birtakım güncellemeler oldu. Yeni bir dönem başladı. Enflasyonla mücadele de bu dönemin hakikaten en temel önceliklerinden bir tanesi. Geçici olarak enflasyonda bir yükseliş var bu geçiş döneminin şartlarından kaynaklanan.
Kurda ciddi bir hareketlilik oldu biliyorsunuz. Maaş ve ücretlerde ciddi artışlar oldu. Diğer taraftan enerji fiyatlarında dünyada beklentilerin aksine bir yükseliş gerçekleşti. O da doğrudan zaten biliyorsunuz etkiliyor birtakım kalemleri.
Bunun dışında bütçe açığını aşağı çekebilmek için birtakım tedbirler aldık doğrusu onların da enflasyona geçici olarak olumsuz yansımaları da oldu. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman geçici bir artış söz konusu. Ama bir taraftan da güncellenmiş bir politikalar, kararlı uygulamalar var. Belirsizliklerin azaldığı yeni bir döneme girmiş durumdayız.
Dolayısıyla bir süre sonra bu geçici yükseliş yerini düşüşe bırakacaktır. Aylık bazda düşüşleri daha erken göreceğiz. Bu sene sonuna doğru, gelecek senenin başlarında bu aylık bazdaki gelişmeleri göreceğiz.
Yıllık bazdaki gelişmeleri ise daha çok 2024’ün ortaları gibi görmüş olacağız. Çünkü bir baz etkisi oluştu. Bu temmuz, ağustosta ciddi bir yükseliş oldu. Bundan sonraki aylarda öyle bir artış beklemiyoruz doğrusu.”
Yılmaz, “Seneye bu vakitler kaç olur mesela enflasyon?” sorusuna, “Tam bu vakitleri söyleyemem ama ortalama bir hesabımız var yüzde 33 olarak ve bu da gerçekleştirilebilir bir rakam diye düşünüyorum.” karşılığını verdi.
EMEKLİ MAAŞI DÜZENLEMESİ
Yılbaşı itibarıyla memurların maaşlarında enflasyon oranına göre bir artış olacağını, bu artışın memur emeklilerine de yansıyacağını anlatan Yılmaz, “İşçi emeklileri, Bağ-Kur emeklileri ve asgari emekli aylığı alanlara ilişkin oransal artışlar ve enflasyon farkı olacak. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla bu kesimlere dönük dengeleyici bir çalışmayı sürdürüyoruz.
Çalışmayı yıl sonuna kadar tamamlayarak emeklimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Düşük alanları destekleyici mahiyette bir yaklaşımımız olacak.” diye konuştu.
Kıdem tazminatı düzenlemesine ilişkin soru üzerine Yılmaz, “Şu anda bir çalışmamız yok. Sendikalarla oturup uzlaşmadan, anlaşmadan bir anlayış birliği oluşturmadan bu konularda hiçbir zaman bir adım atmadık, atmayacağız.” dedi.
YABANCI YATIRIMCI GELECEK Mİ?
Ülkeye yabancı kaynak girişinin ne durumda olduğu sorulan Yılmaz, son dönemde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile 51 milyar dolarlık bir paket anlaşmanın imzalandığını dile getirdi.
Anlaşmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Süreç başladı. BAE otoritelerinin hazine ile görüşmeleri var. Bu yıl bitmeden gerçekleşmesini bekliyoruz. Müzakereler son aşamalara geldi diye biliyorum. Bu işler kolay değil, bir sürü detay var.
Yıl başından önce bu kaynakların Türkiye’ye geleceğini düşünüyorum. Finans akışı başlayacak. Son üç aya baktığımız zaman cari açığımız olduğu halde rezervlerin artmaya başladığını görüyoruz. Geçen hafta itibarıyla rezervlerde 22 milyar dolar net bir artış oldu. Son üç ayda gerçekleşti bu rakam. İşin özeti bu. Borsamıza belli bir akış başladı. Diğer kanallarla da yatırımcı ve finans ilgisinin arttığını görüyoruz.” dedi.
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD gezisinde Türkiye’ye çok yoğun bir yabancı ilgisi görüldüğünü söyledi.
Gelecek dönemde ülkeye daha fazla kaynak girişi olacağına dikkati çeken Yılmaz, “Cari açığımızı düşüreceğiz orta vadeli planda. Hem bunu çok daha rahat bir şekilde finanse edeceğiz. Bir taraftan da rezervlerimizi arttıracağız. Şu anda rezerv artışının devam ettiğini rahatlıkla ifade edebilirim.
Yatırımcı güvenini gösteren CDS göstergesi var. Bu rakam 700’lere kadar çıkmıştı. Seçim sonrası 400’ün altına geldi. Yatırımcının ilgisini özetleyen bir rakam.
Hiçbir zaman Türkiye o kadar riskli bir ülke olmadı bence ama maalesef öyle bir yüksek risk algısı oluşturuldu. Şu anda bu algı belli bir seviyeye geldi ama bu da yeterli değil. Önümüzdeki dönemlerde daha da aşağı gittiğini göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
Cevdet Yılmaz, Türkiye’de yatırımlarla tasarruf arasında bir farkın olduğunu, tasarrufların yatırımlara yetmediğini kaydetti.
Yatırımları sürdürmeleri ancak bunu sağlıklı bir şekilde finanse etmeleri gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Uzun vadeli fonlarla, doğudan yatırımlarla, sağlıklı finansal kaynaklarla yatırımları finanse etmeliyiz.
Bir taraftan da rezerv biriktireceğiz. Türkiye, güven veren, yatırımcıya kazandıran bir ülke. Hem biz kazanacağız hem de ülkemize güvenip yatırım yapanlar kazanmış olacaklar.” dedi.